Perşembe, Nisan 18, 2024
Ana SayfaBASINDAN HABERLEREt tüketirken dünyayı da tüketiyoruz

Et tüketirken dünyayı da tüketiyoruz

Et tüketirken dünyayı da tüketiyoruz

Heinrich Böll Stiftung Derneği tarafındanhazırlanan Et Atlası ilk kez Türkçe olarak yayınlandı. Küresel et ticaretininçevre ve toplum üzerindeki etkilerini ele alan 80 sayfalık Et Atlası’nda öneçıkan çarpıcı sonuçlar özetle şöyle:

09.10.2014 03:35

ali-ekber-yildirim-008.jpg

Heinrich Böll StiftungDerneği tarafından hazırlanan ve daha önce Almanca ve İngilizce yayınlanan EtAtlası ilk kez Türkçe olarak yayınlandı. Dünyada hayvancılık ve et sektörünübütün yönleriyle ele alan “Et Atlası” çalışması bugün düzenlenecek basıntoplantısı ile kamuoyuna açıklanacak. Küresel et ticaretini farklı bir bakışaçısıyla değerlendirerek, çevre ve toplum üzerindeki etkilerini ele alan 80sayfalık Et Atlası’nda öne çıkan çarpıcı sonuçlar özetle şöyle:

1-Dünya çapında, birçoğugelişmekte olan ülkelerde olmak üzere 1.3 milyar insan geçimini hayvancılıktansağlıyor. Bunların çoğunluğu hayvanlarını köylerinin çevresindeki arazilerdeotlatıyor, bazıları sürüleriyle oradan oraya göç ediyor, bazılarıysa evlerindebirkaç tavuk, sığır ya da domuz besliyor. Gelişmiş ya da hızlı büyüyenülkelerde hayvancılıkla uğraşan insanların sayısı azalıyor. Hayvancılık sektörüsanayileşiyor ve et üreten firmalar giderek büyüyor.
2-Gelişmiş dünyadaçiftçi sayısı sürekli azalırken beslenen hayvan sayısı sürekli artıyor. Yerelpazarlar yerine uzaktaki süpermarketlere üretim yapılıyor. Bu değişimin birbenzeri, şimdi gelişmekte olan ülkelerdeki hayvancılıkta görülüyor.
3-Dünya genelinde eteolan talep sürekli artış gösteriyor. Fakat bu artış, farklı ülkelerde farklıoranlarda. 20. yüzyılın en büyük et üreticileri olan Avrupa ve Amerika BirleşikDevletleri’nde tüketim çok yavaş artıyor, hatta neredeyse yerinde sayıyor. Öteyandan, Asya ve diğer bölgelerdeki gelişen ekonomilerde, et sektörünün 2022’yekadar yüzde 80 oranında büyümesi bekleniyor. En büyük talep, devasa yeni ortasınıflarıyla Hindistan ve Çin’den gelecek.
4-Et sektöründe kârmarjları düşük olduğu için, bütün şirketler ölçek ekonomisine yöneliyor. Yanidaha büyük verimlilikle, daha düşük maliyetlerle, daha çok üretmek içinçabalıyorlar. Bu sebeple, sektördeki konsantrasyon iki açıdan artıyor. Şirketevlilikleri ve alımlar daha büyük şirketleri yaratıyor. Hem başka ülkelere hemde başka hayvan türlerine doğru bir genişleme yaşanıyor. Et üretimi deyoğunlaşıyor. Daha fazla sayıda hayvan aynı çatı altında besleniyor.
5-Konsolide olmuş birsektörde devlerle küçük üreticilerin bir arada var olmaları neredeyse imkansız.Bu çok uluslu şirketler, hem küresel yoksulların önemli geçim kaynaklarındanbirini ellerinden alırken bir yandan da tüketicilerin seçeneklerini oldukçakısıtlıyor.
6-Bir paket etüzerindeki fiyat etiketi, o eti üretirken ortaya çıkan gerçek maliyetiyansıtmıyor. İşin çevreye ve vergi mükellefl erine maliyeti çok daha fazla.Eğer bu maliyetler fiyata eklenirse hayvancılık net olarak zarar eder.
7-Türkiye’deki kırmızıet üretiminin kısa sürede ve kolaylıkla artmayacak gibi görünmesi Amerikakıtasındaki işletme ve ihracatçıları Türkiye’ye hayvan veya et satmaya isteklikılıyor. Hatta buralardan getirilen hayvanların son dönem besisinin Türkiye’deyapılması ve burada kesilerek, ülke içine satılması ve/veya ihraç edilmesi detartışılan hususlar arasında. Bu düşünce, Türkiye’nin hem dönem dönem büyükçaplı ithalat yapma olasılığına hem de sığır eti üreticisi ülkelerin birçoğundatavuk ve domuz etine talebin artmasıyla, sığır eti talebinin düşeceği yolundakibeklentiye dayandırılıyor. Bu beklentinin gerçekleşmesi halinde sadece ithalatsüreklilik kazanmayacak, aynı zamanda Türkiye çevreye zarar verecek birüretimin yaygın olarak yapıldığı bir alan haline de gelmiş olacak. Üstelik buüretim, büyük ölçüde başka coğrafyalarda üretilmiş hayvanlar ve yemlerkullanılarak gerçekleştirilecek.
8-Hayvancılığın genetiktabanı her geçen gün daralıyor. Tüm dünya belli bir amaç için üretilmiş az sayıdakiırka güveniyor. 130 ülkede yetiştirilen siyah-beyaz Holstein- Fresian süt ineğigibi ırklar buna örnek. Tavuk, keçi, domuz ve koyun üretimi de yüksek verimlibirkaç ırk üzerinden ilerliyor.
9-İnsanoğlu 30 farklıcanlı türünü çiftlik hayvanı olarak evcilleştirdi ve bunu yaparken de inanılmazbir ırk çeşitliliği yaratmış oldu. Şu ana kadar Birleşmiş Milletler Gıda veTarım Örgütü’nün belgelediği yaklaşık 8 bin farklı ırk var. Bunların büyükkısmı, çoğu kadın olan küçük besiciler tarafından yetiştiriliyor. Besicikadınlar, hem dünyanın etini üretiyor hem de canlı hayvan çeşitliliğini korumuşoluyor. Pek çok fakir hanede hayvanlar; özellikle tavuk, koyun ve keçi, ohanenin geçiminin önemli kaynaklarından biri. Bu iş için yerli ve çok amaçlıkullanılabilen ırklar seçiliyor çünkü onlar yerel koşullara ve çetin iklimkoşullarına uyum sağlamış oluyorlar. Ağır endüstriyel hayvancılıkta ise toplamsekiz tür hayvan kullanılıyor; sığır, domuz, koyun, keçi, tavuk, hindi, ördekve tavşan.
10-Dünya Sağlık Örgütü, hayvancılıksektöründe pervasızca antibiyotik kullanımına devam edersek bir antibiyotiksonrası çağa gireceğimiz ve günümüzde tedavisi çok kolay olan pek çok sağlıksorununun tekrar ölümcül hale geleceği konusunda uyarıyor. Antibiyotikler,hayvanların fabrika koşullarında ve oradan kesimhaneye gidene kadar hayattakalmalarını garanti altına almak için kullanılıyor. Pek çoğu ise büyümeyihızlandırmak amacıyla hayvanlara veriliyor. Antibiyotik verilen domuzun pazardasatılabilir ağırlığa gelmesi için domuz yüzde 10-15 daha az yeme ihtiyaçduyuyor. Avrupa Birliği büyümeyi hızlandıran antibiyotiklerin kullanımını 2006itibariyle yasaklamış olsa da yasağın, bu ilaçların çiftliklerde kullanımınabelirgin bir etkisi olmadı. Sistematik araştırmaların ortaya koyduğu sonuçlaragöre sadece 2011 yılında Avrupa Birliği üyesi 25 ülkede toplam 8 bin 500 tonantimikrobik ilaç dağıtıldı.
11-Dünya hayvancılıksanayinin büyümesi akarsuların ve göllerin aşırı kullanımını daha da artıracak.Bu, hayvanların duyduğu ihtiyaçtan değil, yedikleri yemin üretiminde çokmiktarda suya ihtiyaç duyulmasından kaynaklanıyor. Ayrıca çiftliklerin atıklarınitrat ve antibiyotik kalıntıları ile yeraltı su havzalarını dakirletiliyor.
12-Doğal Hayatı KorumaVakfı (WWF) tarafından yapılan bir çalışmaya göre sadece bir kilogram sığır etiüretmek için 6.5 kilogram tahıl, 36 kilogram kaba yem ve 15 bin 500 litre suyaihtiyaç var. Endüstriyel yöntemlerle yetiştirilen bir sığır, açık havadaotlayan bir sığıra göre çok daha fazla su tüketiyor. Ve dünya çapında giderekdaha fazla sayıda hayvan, dışarıda otlatılmak yerine iç mekanlardabesleniyor.
13-Dünyada ekilen 14milyar hektar arazinin üçte biri hayvan yemi yetiştirmek için kullanılıyor.Yine yem olarak kullanılan saman ya da yağlı tohum kabukları gibi yan ürünleride sayarsak ekili alanların dörtte üçünün öyle ya da böyle hayvan yemi içinkullanıldığını görebiliriz.
14-Bilim insanlarıhayvancılığın iklime etkilerini azaltmanın yollarını arıyor. Fransız araştırmaşirketi Valorex, mısır ve soya konsantresine dayalı diyeti yonca, keten tohumuve yeşil ot ile değiştirdi. Böylece geğirme sonucu ortaya çıkan gazlarınıniçerdiği metan miktarında yüzde 20’lik bir azalma gözlendi. Galler’dekiAberystwyth Üniversitesi’nden bilim insanları, sığırların yemlerine sarımsakekleyerek metan gazı emisyonlarını yarı yarıya azaltabileceklerinidüşünüyorlar. Çünkü sarımsak sindirim sisteminde metan oluşumuna yol açanmikroorganizmalara saldırıyor.
15-Et, süt ve yumurtayediğimizde, eğer varsa bunların üzerindeki pestisit, herbisit ve ilaçkalıntılarını da tüketmiş oluyoruz. Bu konuda yeteri kadar araştırma olmadığıiçin Genetiği Değiştirilmiş(GDO) soya üretiminde kullanılan glifosatın, insanvücuduna etkileri belirsiz.Yasal boşluklar sebebiyle bilmeden bu maddeyitüketiyor olabiliriz.
16-Endüstriyel tavukçulukartık büyük ölçüde globalleşmiş olan hayvancılık endüstrisinin en hızlı büyüyenve en hızlı değişen sektörünü oluşturuyor. 2010 itibariyle kümeshayvanlarındaki küresel üretim 124 milyona çıktı.
17-Gelişmekte olan ülkelerdekipek çok insan için et yemek bir lüks. Bir kilogram et, yerel pazarda 3 ila 7euroya mal olabiliyor, bu da birkaç günlük yevmiyeye denk geliyor. Bunakarşılık et tüketimi kentli orta sınıf arasında artıyor. Çünkü daha iyi durumdaolanlar için et yemek bir statü sembolü. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerarasındaki uçurum et tüketiminde de kendini gösteriyor. Gelişmiş ülkelerdeinsanlar protein ihtiyaçlarının yüzde 56’sını hayvansal ürünlerden karşılarken,gelişmekte olan ülkelerde bu oran yüzde 18 seviyesinde.
18-Organik üretim,tüketicilerin şüphelerini dikkate alan bir alternatif olabilir. Organik olaraküretilen hayvanlar genetiği değiştirilmiş soya yemiyle beslenmiyor ve yemlerinbüyük bir kısmı çiftliğin kendi arazisinde üretiliyor. Antibiyotik kullanımı yatamamıyla yasak ya da son derece sınırlı. Buna rağmen sanayileşmiş ülkelerdesatılan etin yüzde 2’sinden azı organik.
19-Tüketicilertükettikleri etlerle ilgili doğru bilgiye pek ulaşamıyor. Organik standartlargibi Avrupa Birliği’nde işlenmemiş ve işlenmiş et için kullanılan etiketlerbile sıklıkla hayvanın nerede yetiştirildiği, ırkı, refahı, kesme ve işlemeyöntemleri ya da etin nasıl saklanıp kullanılacağı gibi bilgiler vermekteyetersiz kalıyor.
20-Sanayileşmiş dünyanınsadece küçük bir kısmı kendini vegan ya da vejetaryen olarak tanımlıyor. Buyaşam şekilleri dinin daha baskın olduğu dünyanın başka yerlerinde daha önemlibir rol oynuyor. Pek çok dini inanca göre inananların etten uzak durmalarıbekleniyor.

Özetle, endüstriyelhayvancılık yaygınlaştıkça insanlar ve diğer canlılar için yaşam kaynağı olanhava,su, çevre ve doğal yaşam alanları kirleniyor. Küresel ısınmaartıyor.Endüstriyel et tüketirken dünyayı da tüketiyoruz.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

KESK HABERLER