Cuma, Mart 29, 2024
Ana SayfaGenelEkolojik Yıkıma Dur Demek İçin Acil Önlem Alınmalı

Ekolojik Yıkıma Dur Demek İçin Acil Önlem Alınmalı

Sendikamız Merkez Yürütme Kurulunun ekolojik yıkıma ve havaların ısınmasıyla birlikte olası  orman yangınlarına dair alınması gereken tedbirlere yönelik açıklaması;

 

BASINA VE KAMUOYUNA

EKOLOJİK YIKIMA DUR DEMEK İÇİN ACİL ÖNLEM ALINMALI!

Geçen yıl meydana gelen orman yangınlarının kötü anıları henüz hafızalarımızdan silinmemişken, yeni yangın sezonuna girmek üzereyiz. Şüphesiz ki, bu yangınları yönetim zafiyeti ve yetersizliklerinden bağımsız düşünerek, küresel ısınmanın doğal sonucu, rutin doğa olayları veya kader olarak tanımlayıp sorumluluktan kaçmak, uyarılara kulak asmayıp yanlışlarda ısrar etme eğilimi yeni faciaları da beraberinde getirecektir. Bu konuda sorumluğu olan bakanlığın ve yetkili birimlerinin, genel yönetimin düştüğü yanlışların takipçisi olacağımızı, kamuoyuna olan sorumluluğumuz gereği, bu konudaki düşüncelerimizi felaketler yaşanmadan açıklamak isteriz.

Ormanlar; son yıllarda pervasızca uygulanan peşkeş çekme politikalarında olduğu gibi, sermayenin maden yatağı, rant alanı, kirli enerji politikalarının uygulama merkezi değil; içindeki canlı varlıkları ile ortak yaşam alanı ve ekosistemin önemli bir bileşenidir. İktidarın, kapitalist sistemin yılmaz bir savunucusu olarak uyguladığı yanlış politikaları sonucu ülkeyi sürüklediği ekonomik keşmekeşten çıkışın yolu, doğal varlıklarımızı gerçek sahiplerinin elinden alarak sermayeye peşkeş çekmek ve yok etmek değil aksine toplumsal katılımın daha fazla öne çıktığı faydalanma şekline yönelmekten geçer.

Doğal varlıklarımızı koruyup onu tahrip etmeden faydalanma ve gelecek nesillere aktaracak politikalar üretebilmenin tek yolu doğanın sahibi olduğumuz yanılgısından vazgeçerek doğa üzerinde kurduğumuz kapitalist tahakküm sistemine son vermekten geçer. Nitekim, rant alanı olarak görülerek bir metaya dönüştürülen doğal varlıklar, neoliberal yaklaşımla mülkiyetçi devlet anlayışının düşündüğü gibi onun malı değil, sayısız canlı varlığın yaşam döngüsünün en önemli halkasına ev sahipliği yapan mekandır. Bu yaşamsal döngünün bozulmasının nelere mal olduğunu görebilmek için son yıllarda yaşanan iklim değişikliklerinin yarattığı olumsuz tabloya bakmak yeterlidir.

Orman yangınları, bu olumsuz tablonun en somut görünenidir. Gerek yangınlar süresince ve gerekse sonrasında ortaya çıkan korkunç tablo bu konuya sıradan bir yaklaşımın nelere mal olacağını acı bir şekilde göstermiştir. Hal böyleyken bu kötü sonuçlara sebep olan politikanın mimarlarına karşı mücadele, kamuoyunu oluşturan bizlerin en önemli görevi olarak önümüzde durmaktadır.

Öncelikle, yangın sezonu başlamadan önce yapılacak olan planlama ve hazırlıklar; halkların, Sivil Toplum Kuruluşlarının, bilim insanlarının, meslek kuruluşlarının, sendikaların, yerel yönetimlerin de dâhil olduğu demokratik zeminde yapılacak olan katılımcı tartışmalar sonrası ortaya çıkacak irade dikkate alınarak yapılmalıdır. Bu irade tarafından oluşturulan politikaların hayata geçirilmesi de aynı katılımcı ruh ile yapılmalıdır. İktidarın tek taraflı belirlediği politikaların, doğanın ve halkların yararına olmadığı, halklar tarafından da kabul görmediği ve bu sebeple kabul edilebilir ve uygulanabilir olmadığı gerçeği ortadayken bu yanlışta ısrar etmenin bir anlamı yoktur. Ülkemizde demokratik değerlerin ayaklar altına alındığı, halkların iradesinin yok sayılıp merkezi yönetim anlayışında ısrar edildiği dikta rejiminin sosyal ve ekonomik sonuçları ortadayken bu kadar hassas bir konuda doğrunun hayata geçirilmesi kaçınılmaz ve acildir.

Doğal kaynakların yönetiminde iktidar adına tek yetkili kuruluş olan Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesindeki tüm yönetim kademesinin iktidar tarafından belirlendiği, bu belirlemelerin etik ve bilimsel kriterler yerine iktidarın politikalarını kayıtsız şartsız uygulama esasına göre yapıldığı ve uygulanan politikaların kamuoyu, ilgili kuruluşlar ve akademik çevrelerin önerilerinin aksine ranta dayalı tahribat anlayışı doğrultusunda olduğu gün gibi aşikârdır.

Bu yönetim anlayışının emekçi rejimi de aynı sıkıntıları içermekte, sorun çözen değil sorun olan bir kadro oluşumuna neden olmaktadır. Kapitalist sistemin en çirkin yönlerinden biri olan muhtaç hale getirip sömürme yönteminin silahı olan işsizlik tehdidi ile kadroların itiraz etmeyen/edemeyen, kayıtsız şartsız biat eden kişilerce doldurulması sonucu deneyimli ve donanımlı teknik kadrolar aktif çalışma alanından uzaklaştırılmaktadır. Yandaş sendikalar ve meslek örgütleri yaratılarak emekçiler üzerinde bir tehdit unsuru haline getirilmesi sonucu özellikle yeni mezun gençlerin bir işe yerleşme çabası ve elde ettiği işi korumak için kaygı duyması ve bu nedenle iktidarın yanlış politikalarına ses çıkarmaması uygulamada birçok yanlışın ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Yine işe alımlarda liyakat ve mesleki yeterlilik yerine yandaşlık ilkesi gözetildiği için nitelikli bir kadro oluşturulması mümkün olamamaktadır. Bunun yanında en temel insan haklarından biri olan insan onuruna yaraşır bir çalışma ortamı ve iş güvencesi, yasa koyucu tarafından çıkarılan ucube metotlarla ortadan kaldırılmakta, sözleşmelilik adı altında güvencesiz çalışma koşulları dayatılmaktadır. Mevcut kadrolar; sürgün, mobbing ve KHK uygulamaları ile uygun olmayan çalışma koşullarına mahkûm edilerek ya yandaş olmaya (biat etmeye) zorlanmakta ya da iş güvencesi elinden alınarak zor koşullarda yaşamaya zorlanmaktadır. Bu durumda orman yangınları konusunda deneyimli ve yeterli kadroların katkı sunması engellenmekte, hem yangına karşı tedbir alınamamakta hem de çıkan yangınların söndürülmesinde acizlikler yaşanmaktadır.

Orman yangınlarıyla mücadelenin en önemli unsuru olan insan unsurunun önemini görmek gerekir. Ateş ile birebir temas ederek yangını söndürmek uğruna hayatını tehlikeye atan orman emekçisinin kendi teşkilatı tarafından hak ettiği değeri görmemesi en yanlış yönetim politikalarının başında gelmektedir. Gerekli önlemler alınmadan, yeterli kişisel koruyucu ekipman sağlanmadan ve uygun şartlar yaratılmadan sahaya gönderilen orman emekçisi, riskli bir ortamda çalışmaya zorlanmaktadır. Yıllardır eleştirdiğimiz halde hala uygulanmayan kadrolu ve iş güvenceli istihdam yerine yılın sadece belli dönemlerinde geçici işe alım şeklinde oluşturulan yangın ekiplerinin bir sürekliliği olmayacağı gibi yangına müdahale noktasında hafızası da yok olacaktır. Çoğunluğu kırsal alanda yaşayan, bölgeyi tanıyan ve edinmiş olduğu birikimle olası yangınlarda daha bilinçli bir müdahale edecek olan ekipler daha iyi bir yaşam uğruna kentlere göç etmek zorunda bırakılmaktadır. Oysaki yerinde kalkınmanın önemi kavransa ve orman içi ve kenarında yaşayan halkların doğayla bütünleşik yaşam formlarına uygun politikalar hayata geçirilse hem yerel halkların hem de doğanın faydasına bir işleyiş daha sağlıklı olacaktır.

Orman yangınları ile mücadelede maliyetlerin önemli bir kısmı hala döner sermayeden karşılanmaktadır. Bu da doğal varlıkları kapitalist işletme mantığı ile yöneten ve azami karı hedefleyen teşkilatın, orman yangınlarına gereken önemi vermemesine yol açmakta ve hiçte iç açıcı olmayan sonuçlara sebep olmaktadır. Bu mantıkla hareket edildiğinde yangından koruma ve müdahalede kullanılmak üzere araç-gereç ve hizmet satın alınması/kiralanması işin gerektirdiği bir biçimde yapılamamaktadır. Bunun yanında 2021 yılı yangınlarında görüldüğü gibi, bu alım-satım/kiralama işlerinin şeffaf olmayışı nedeniyle sırf yandaş sermayedarlara sermaye aktarımını hedefleyen ve sonuçta yetersiz ve niteliksiz kiralamalar ile alınan araç-gereç ve hizmet alımlarında istenen sonuç alınamamakta; yangın karşısında aciz kalınmaktadır. Tüm dünyanın gözü önünde yangın karşısında aciz kalan teşkilatın, özeleştirel düşünerek eksikliklerine odaklanmak yerine hamaset söylemleri ile günü kurtarmaya çalışmasının sonuçlarının, yangın yerlerinde yaşanan ırkçı-gerici linç olaylarına yol açtığını da hatırlatmamız gerekmektedir.

Bu temelde, yaşamakta olduğumuz ekolojik krizi de göz önünde bulundurduğumuzda bu yaz da ormanlarımızın yanması kaçınılmaz bir gerçeklik gibi önümüzde dururken bakanlığın acilen kamuoyuna orman yangınlarına karşı aldığı önlemleri paylaşarak, yaşanacak eksikliklerin giderilmesi ve ormanlarımızı korumada önleyici tedbirlerin geliştirilmesine katkı sunması dileğiyle siz değerli basını emekçilerini saygıyla selamlıyoruz. 25.04.2022

 

TARIM ORKAM-SEN

MERKEZ YÖNETİM KURULU

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

KESK HABERLER