Cuma, Nisan 19, 2024
Ana SayfaGenelTARIM ORKAM-SEN 7. DÖNEM 4. GENEL MECLİSİ SONUÇ BİLDİRGESİ

TARIM ORKAM-SEN 7. DÖNEM 4. GENEL MECLİSİ SONUÇ BİLDİRGESİ

TARIM ORKAM-SEN 7. DÖNEM 4. GENEL MECLİSİ SONUÇ BİLDİRGESİ

 

TARIM ORKAM-SEN 7. Dönem 4. Genel Meclis toplantısı 13-14 Ekim 2022 tarihinde

Bursa İznik’te aşağıdaki gündemlerle toplanmıştır.

GÜNDEM:

  1. Yoklama
  2. Divan Oluşturulması ve Saygı Duruşu
  3. Açılış Konuşması
  4. Siyasal/Sendikal Sürecin Değerlendirilmesi
  5. Çalışma Raporlarının Sunulması ve Değerlendirilmesi
  6. 4. Genel Şube ve Genel Merkez Kurullarının Değerlendirilmesi
  7. Sonuç Bildirgesinin Okunması ve Kabulü
  8. Kapanış

Sistemin yıllardır sömürü düzenini devam ettirmek adına kendi içinde “yaşadığı çoklu krizi (ekonomik, politik, ekolojik, kültürel ve sosyal) aşmak için topluma ve emekçilere uyguladığı baskılar değişmeden devam etmektedir. Neoliberalist politikaların, toplumu her anlamda tahrip ederek elde etmeye çalıştığı sömürü sistemi ömrünü uzatmak ve sömürüyü derinleştirmek için her gün daha saldırgan bir yapıya bürünmektedir. Geçmişte emekçilere karşı toplumun farklı kesimlerini yedeğine alarak kendi ömrünü uzatmaya çalışan, kitleleri birbiriyle çatıştırarak kendisine zaman kazandıran sistem artık gün geçtikçe kendi dışında kalan neredeyse toplumun tüm kesimlerine ve bu da yetmezmiş gibi doğayla da savaş içerisine girmiş durumdadır. Bu tıkanıklıklar, krizler ve ülkede geleneksel bir hal almış sağcı yönetim anlayışı topluma kendi gibi olma baskısı oluşturmuş, ancak beraberinde de toplumda bir itirazı, direnci geliştirmektedir. Özellikle son 10 yıl içerisinde dünyada yaşanan olaylar ve son 20 yıldır ise ülkemizin içinde bulunduğu çoklu kriz beraberinde toplumsal muhalefetin ivme kazanması ve sistemin buna cevabı açıkça görülmektedir. Meclise sunduğu Sansür Yasası ile herkesi susturma, hukuk sopası ile cezalandırma yoluyla toplumsal muhalefeti, direnç geliştirenleri ve halkın doğru bilgileri almasını engelleyerek demokrasi ve Cumhuriyetle kazanılan birey olmadan yeniden tebaa olma süreci başlatmak istemektedir. Gezi süreciyle başlayıp OHAL ile devam eden; demokratik hakları, halkın seçilmiş belediye başkanlarının yerine kayyum ve milletvekillerinin dokunulmazlığını kaldırarak, savaş yanlı politikaların temel alan anlayış ve özellikle bölge illeri başta olmak üzere, Kürt siyasal hareketine yönelik ve toplumsal muhalefeti susturmak adına ülkenin her yerinde katliama varan yöntemlere başvurmaktan çekinmemektedir. Oluşan muhalefet direncinin sistemde yaratmış olduğu ruh hali bozukluğu sonucu iktidara gelirken demokrasi havası çalarken 20 yılın sonunda yeniden özüne dönen iktidar, önce halkın meşru milletvekillerine, demokratik örgütlere baskılarını artırmıştır.

Bütün bu yaşanan zorluklar ülkemizde yaşamı var eden, insanlığın uygarlaşmasının yolunu açan, tarihsel süreçte devrimler yaratan kadınların bu süreçte gerçekleşen tarım devrimi ve dinlerin ortaya çıkışı ile anaerkil düzenden ataerkil düzene geçmiş buda onu dezavantajlı hale getirmiştir. Özellikle yaşanmakta olan yoksulluk, işgücünden uzaklaştırılan ve yaşamın yeniden üretiminde etkin bir faaliyeti olan kadınların yaşamını daha fazla zorlaştırmaktadır. Son olarak İran’da başlayan kadın başkaldırısı bu ataerkil düzenin artık tarihin arka sayfalarına atılması gerektiğini göstermiştir. Aslında bu itiraz tüm topluma “Kadın varsa yaşam var; yaşam varsa kadın vardır” mücadelesini yüzüne çarpmaktadır.

İktidarın yaratmış olduğu yoksullukla beraber erkek şiddetine de maruz kalan kadınların en doğal hakkı olan İstanbul Sözleşmesinin yeniden yürürlüğe girmesi talebi mevcut iktidar tarafından dikkate alınmadığı gibi kadın cinayetleri de artarak devam etmektedir. Kendi iktidarının sürdürebilirliği için her türlü kaynağı yaratırken emekçilerinin çocukları için kreş  hakkını görmezden gelmektedir. Kendi yaratmış olduğu krizi yine aynı yöntemleri kullanarak aşmaya çalışan sistem toplumla beraber doğayı da yaşanamaz hale getirmiştir. Sermayeye kar transferini arttırmak için verimli tarım topraklarını ve doğal yaşam alanlarını da sanayi alanlarına ve maden alanlarına dönüştürerek ekolojik krizi geri dönülmez bir noktaya getirmiş durumdadır. Gerçekçi olmayan önlem paketleriyle ve gerçekçi olmayan İklim Bakanlığı kurulması felaketleri görmezden gelerek salt kendisini gözeten sermayenin diğer felaketlerde olduğu gibi yaratmış olduğu bu felakete de çözümü yoktur.Örneğin ülkenin katma değerli ürünlerinden fındığı çok uluslu şirketlere peşkeş çektiği yetmezmiş gibi, yandaş sermayesinden bir şirkete fındık kabuğundan enerji üretimi için sınırsız imtiyazlar vererek havanın kirlenmesinin umursamamaktadır.

Bütün bu yaşanan süreci göz önünde bulunduran AKP-MHP iktidarı temsilcisi olduğu sermayeyi de gözeterek bir taraftan toplum üzerindeki baskıyı günden güne arttırırken, diğer yandan toplumun kendinden olmayan her kesiminin kültürel yaşamına, festivallerine ve Kürtçe müzik yasakları ile 90’lı yılları aratmamaktadır. Diğer taraftan yandaş sendikalar aracılığıyla emekçileri tehdit etmeye devam etmektedir. Emek ve hak mücadelesiyle uzaktan yakından ilişkisi olmayan yandaş sendikalar kendi ikballerini gözeterek toplu sözleşme süreçlerinde emekçilerin emeğini iktidara ve sermayeye peşkeş çekmeye devam etmenin yanında kazanılmış hakların budanmasına dahi ses çıkarmamaktadır. Geçtiğimiz TİS sürecinde masadan emekçiler lehine hiçbir kazanım elde etmeden yoksulluk zammına imza atan yandaş sendikalar, toplu sözleşmenin son yılına girerken suçu birbirlerine atmaktadır. AKP-MHP faşizan yönetimi emekçilerin haklarını belirlerken bile yandaş sendikasını dikkate almadan belirlemekte ve sarı sendika yaratıcısına karşı düşmüş olmamak adına her düzenlemeye kapsayıcı ve reformist oldu açıklaması yaparak emekçilerden ne kadar uzak olduklarını göstermişlerdir. Yaşamakta olduğumuz ekonomik kriz ve yüksek enflasyon sonucunda neredeyse toplumun tamamını oluşturan emekçiler geçinememekten ziyade yaşayamaz hale gelmiştir. AKP-MHP faşizan yönetimi ülkedeki herkesi yoksulluk sınırının altında tek tip ücrete zorlamaktadır. Kamu emekçisine açlık sınırının reva görenler bu krizde kendi iktidarının savunucularına üç beş maaş, kirli ilişkiler zincirine göz yummaktadır. Gerçek enflasyon rakamları %100’leri aşarken, tarımsal girdiler kat be kat artmasına rağmen meydana gelen üretim krizini görmezden gelen ve çözüm olarak ise yine yandaşı, ortağı olduğu sermayeyi zengin etmek için tarım ürünleri ve hayvan ithalatına izin vermesi, inşaat sektörünü sübvanse etmeye, sosyal devlet kisvesi altında yandaş müteahhitlerine finans sermayesini daha da palazlandırmaya devam etmektedir. Her güne yeni zamlarla uyanan emekçi, üretici, esnaf, köylü her geçen gün daha da yoksullaşırken iktidar sanki başka problem yokmuş gibi sadece kendi iktidarını sürdürmenin ve birlikte hareket ettiği sermaye gruplarının karını arttırmanın derdine düşmüş durumdadır.

Yaşamın var olduğu günden beri yaşanan bu çoklu krize karşı bizler vardık ve bu yüzden ortak mücadele etmek en önemli tarihsel sorumluluğumuzdur. Tarihimizden aldığımız mücadele geleneği ve sorumluluk bilinciyle önümüzdeki süreci de dönüştürebilecek ve tarihi tekrar lehimize çevirebilecek gücümüz mevcuttur. Bu gücü toplumsal muhalefetin bütün kesimleriyle ortaklaştıracak şekilde, emek mücadelesinin öznelerinin etkin tarihsel rolünü dikkate alarak, geleceği biz ezilenlerin lehine dönüştürecek emeğin, barışın, demokrasinin ve ekolojik yaşamın hakim olduğu bir toplumu yeniden kuracak gücümüz mevcuttur.

Tarihimizden aldığımız bu güç ve sorumlulukla, gelişmekte olan örgütlülüğümüz ve mücadele azmimizle diyoruz ki; TARIM ORKAM SEN VARSA UMUT VAR.

BİZ KAZANACAĞIZ…

 

Tarım Orkam-Sen 4. Genel Meclisi, yukarıdaki siyasal ve sendikal tespitler

doğrultusunda önümüzdeki sürece ilişkin mücadele planı kararlaştırmıştır.

 

 Ek gösterge düzenlemesinin uygulamaya girmesiyle; düzenleme ile ilgili eylemsellik

geliştirilmesi ve Konfederasyon ile iş yerinden yukarı bir eylem süreci geliştirilmesi

 Ek ödemelerin emekli aylığına yansıtılması, eşit işe eşit ücret ilkesine göre çalışmaların

yapılması ve emekli aylık bağlanma oranlarının yeniden belirlenmesi

 Bütçe döneminde tarım, sağlık, eğitim ve çevre bütçelerine yönelik hem sendika hem de

Konfederasyon nezdinde eylem takvimi belirlenmesi

 Kontrol Ödemesine ilişkin yanlış uygulamalara karşı eylemsel bir tutum sergilenmesi

 Hizmet kolumuzdaki emekçilerin mali ve özlük hakları için eşit adil bir ücret çalışmasının

yapılması

 İşyerlerindeki mobing uygulamalarına özelikle sanal tacizin üzerine bir tutum geliştirilmesi ve

mobing durumunda haklarımız için eğitim planlanması

 Banka Promosyonları ile ilgili bir çalışma yapılması

 Hukuk Sekreterliğinin daha işlevsel ve kurumsal hale getirilmesi

 Çalışma ortamları İşçi sağlığı ve güvenliği standartlarına uygun yaşanabilir şekilde

tasarlanması ve bu konuda farkındalık oluşturulması

 Yaşanan ekonomik kriz sonrası emekçiler lehine sosyal yardımların toplu sözleşmelerde yer

verilmesi

 Sözleşmeli çalışan işkolumuzdaki emekçilerin kadroya geçirilerek bu tarz güvencesiz çalışma

şekillerinin tamamen kaldırılması ve parçalı kamu personel rejimi anlayışından vazgeçilmesi,

buna yönelik bilgi broşürü basılması

 Ormancılık Meslek Yüksek Okulu mezunu Orman Muhafaza Memurlarına Tekniker unvanı

verilmesine yönelik çalışmaların yürütülmesi

 TİS taleplerimize dair özgün bir çalışmanın yapılarak son TİS görüşmelerinde gerçekleşmeyen

taleplerimizden dolayı oluşan hak kayıplarımıza ilişkin çalışmanın yapılması

 Liyakatli atama yönetmeliği ve adil tayin sisteminin oluşturulmasına yönelik çalışmaların

yapılması

 TMO özelinde görev tanımı dışında görevlendirmeler, geçici görevlerin adaletsizliği, fazla

çalışma sürelerinin tutarsızlığı, görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavının yapılmayıp

liyakatsiz atamalar yapılmasına yönelik çalışmaların yapılması

 Hizmet kolumuzda teknik ve sağlık hizmetleri sınıfında, Orman Genel Müdürlüğünde çalışan

emekçilerin zorunlu şoför olarak görevlendirilmesinin iptaline ilişkin sendikal tutum alınarak

bir çalışmanın yapılması

 KHK’ların iptali ve KHK sonrası iade edilen emekçilerin hak kayıplarının giderilmesine

yönelik idari ve hukuki çalışmaların yapılması

 Yaşanmakta olan ekolojik problemlerin çözümü ve ekolojik tahribatlara karşı yerellerde

gerçekleşen eylem, etkinliklere katılım ve destek çalışmalarının yapılması

 KESK Genel Meclisi’nin ihtiyaçlar çerçevesinde revize edilmesine ilişkin çalışmaların

yapılması

 Göç ve mülteci sorunlarına ilişkin konfederasyonumuz KESK’le birlikte çalışmaların

yürütülmesi

 Önümüzdeki seçimlere yönelik siyasi partilere sunulmak üzere hazırlanacak olan siyasi tutum belgesinde grevli toplu sözleşme hakkının yasallaşması talebini içermesi

 

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

KESK HABERLER

engage in videoATL@LAD Gm3: Mattingly upon Puigutes effect inside NLDS