TARIM ORKAM-SEN 7. Dönem 3. Genel Meclis toplantısı 25-26 Mayıs 2022 tarihinde, Adana'da, aşağıdaki gündemle toplanmıştır: GÜNDEM: 1-Yoklama 2-Divan Oluşturulması ve Saygı Duruşu 3-Açılış Konuşması 4-Siyasal/Sendikal Sürecin Değerlendirilmesi 5-Çalışma Raporlarının Sunulması ve Değerlendirilmesi 6-Tarım ve Ekoloji Grubunun Raporlarının Değerlendirilmesi 7-Sonuç Bildirgesinin Okunması ve Kabulü 8-Kapanış Sistemin yıllardır içinde bulunduğu çoklu krizi (ekonomik, politik, ekolojik, kültürel, sosyal) aşmak için toplum ve emekçilere uyguladığı baskılar gün geçtikçe artmaktadır. Neoliberalizmin, toplumu her anlamda tahrip ederek elde etmeye çalıştığı artı değer beraberinde sermayenin “mezar kazıcısı” kitleyi de çoğaltmaktadır. Bu durumun çok iyi farkında olan sistem ömrünü uzatmak ve sömürüyü derinleştirmek için her gün daha saldırgan bir yapıya bürünmektedir. Geçmişte emekçilere karşı toplumun farklı kesimlerini yedeğine alarak kendi ömrünü uzatmaya çalışan, kitleleri birbiriyle çatıştırarak kendisine zaman kazandıran sistem artık gün geçtikçe kendi dışında kalan neredeyse tüm toplum kesimlerine karşı savaş açmış, bu da yetmemiş artık doğayla da savaş içerisine girmiş durumdadır. Neredeyse yaşamın kendisiyle kavgalı olan bu sistem içinde bulunduğu tıkanıklığı aşamamaktadır. Bu tıkanıklıklar ve krizler beraberinde de toplumda bir itirazı, direnci geliştirmektedir. Özellikle son 10 yıl içerisinde dünyada ve ülkemizde toplumsal muhalefetin kazanmış olduğu ivme ve sistemin buna cevabı açıkça görülmektedir. Gezi’yle başlayıp Güvenlikçi politikaların yönetim anlayışı olarak kabul edilmesi ile beraber ; bölge illerinin bombalanması, Suruç ve 10 Ekim katliamlarıyla devam eden bu süreç herkesin malumu olduğu gibi sistemin kendi sıkışmışlığını gidermek için katliama varan yöntemlere başvuracağının da açık ifadesidir. Oluşan muhalefet direncinin sistemde yaratmış olduğu ruh hali bozukluğu sonucu tarihsel belleği yeniden uyanan iktidar, önce halkın meşru milletvekillerini yıllarca hapse mahkum etmiş ve sonra da aradan geçen bunca zamana rağmen sahte bir mahkeme heyeti aracılığıyla sahte deliller uydurarak Gezi davasında müebbette varan cezalar vermiştir. Faşist uygulamalar bunlarla da kalmamış, İstanbul seçimlerini kaybetmeyi hazmedemeyen iktidar yargısı CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’na sahte delillerle hapis cezası ve siyasi yasak getirirken iktidarın bu pervasızlığından güç alan iktidarın polisi de halkın meşru oylarıyla seçilmiş HDP milletvekiline “seni buraya çivilerim” diyebilecek kadar ileri gidebilmektedir. Bütün bu yaşanan süreci göz önünde bulunduran AKP-MHP iktidarı temsilcisi olduğu sermayeyi de gözeterek bir taraftan toplum üzerindeki baskıyı günden güne arttırırken diğer taraftan yandaş sendikalar aracılığıyla emekçileri tehdit etmeye devam etmektedir. Emek ve hak mücadelesiyle uzaktan yakından ilişkisi olmayan yandaş sendikalar kendi ikballerini gözeterek toplu sözleşme süreçlerinde emekçilerin emeğini iktidara ve sermayeye peşkeş çekmeye devam etmenin yanında kazanılmış hakların budanmasına dahi ses çıkarmamaktadır. Geçtiğimiz TİS sürecinde masadan emekçiler lehine hiçbir kazanım elde etmeden yoksulluk zammına imza atan yandaş sendikalar, iktidarın toplumsal tepkileri yumuşatmak için refah payı adı altında verdiği zammı bile kendi kazanımlarıymış gibi göstererek sahtekârlıklarını bir kez daha perçinlemişlerdir. Ayrıca kamu emekçilerinin en önemli problemleri olan sözleşmeli emekçiler, 3600 ek gösterge, KHK’lilerin sorunları ve diğer önemli başlıkları iktidarın seçim propagandasına malzeme yapmasına müsaade etmişlerdir. Yaşamakta olduğumuz ekonomik kriz ve yüksek enflasyon sonucunda neredeyse toplumun tamamını oluşturan emekçiler geçinememekten ziyade yaşayamaz hale gelmiştir. Gerçek enflasyon rakamları %100’leri aşarken, tarımsal girdiler kat be kat artmasına rağmen meydana gelen üretim krizini görmezden gelen ve çözüme ilişkin hiçbir çaba içerisine girmeyen iktidar, ortağı olduğu sermayeyi zengin etmek için inşaat sektörünü sübvanse etmeye, beraberinde de finans sermayesini daha da palazlandırmaya devam etmektedir. Her güne yeni zamlarla uyanan emekçi, üretici, esnaf, köylü her geçen gün daha da yoksullaşırken iktidar sanki başka problem yokmuş gibi sadece kendi iktidarını sürdürmenin ve birlikte hareket ettiği sermaye gruplarının karını arttırmanın derdine düşmüş durumdadır. Bütün bu yaşanan zorluklar toplumun dezavantajlı gruplarından biri olan kadınları daha fazla etkilemektedir. Özellikle yaşanmakta olan yoksulluk, işgücünden uzaklaştırılan ve yaşamın yeniden üretiminde etkin bir faaliyeti olan kadınların yaşamını daha fazla zorlaştırmaktadır. İktidarın yaratmış olduğu yoksullukla beraber erkek şiddetine de maruz kalan kadınların en doğal hakkı olan İstanbul Sözleşmesinin yeniden yürürlüğe girmesi talebi mevcut iktidar tarafından dikkate alınmadığı gibi kadın cinayetleri de artarak devam etmektedir. Kendi yaratmış olduğu krizi yine aynı yöntemleri kullanarak aşmaya çalışan sistem toplumla beraber doğayı da yaşanamaz hale getirmiştir. Sermayeye kar transferini arttırmak için fosil yakıtlar, HES, JES ve bunlarla beraber verimli tarım topraklarını ve doğal yaşam alanlarını da sanayi alanlarına ve maden alanlarına dönüştürerek ömrünü uzatmaya çalışan sistem ekolojik krizi geri dönülmez bir noktaya getirmiş durumdadır. Paris İklim Anlaşmasında 2 derece hedefi koyan emperyal devletler burada da salt sermayeyi gözetmiş, 1.5 derece üzerinde yaşamın yok olma noktasına geleceği sahra altı ülkelerde yaşayan halkları önemsemediklerini de göstermişlerdir. Gerçekçi olmayan önlem paketleriyle dışsallık diye adlandırdıkları ekolojik felaketleri görmezden gelerek salt kendisini gözeten sermayenin diğer felaketlerde olduğu gibi yaratmış olduğu bu felakete de çözümü yoktur. İçinde bulunduğumuz süreç; tarihin dönüm noktasında olduğumuz ve yaşanan bu çoklu krize karşı ortak mücadele etmenin en önemli tarihsel sorumluluk olduğu bilinciyle hareket etmemiz gereken bir süreçtir. Tarihimizden aldığımız mücadele geleneği ve sorumluluk bilinciyle önümüzdeki süreci de dönüştürebilecek ve tarihi tekrar lehimize çevirebilecek gücümüz mevcuttur. Bu gücü toplumsal muhalefetin bütün kesimleriyle ortaklaştıracak şekilde, emek mücadelesinin öznelerinin etkin tarihsel rolünü dikkate alarak, geleceği biz ezilenlerin lehine dönüştürecek emeğin, barışın, demokrasinin ve ekolojik yaşamın hakim olduğu bir toplumu yeniden kuracak gücümüz mevcuttur. Tarihimizden aldığımız bu güç ve sorumlulukla, gelişmekte olan örgütlülüğümüz ve mücadele azmimizle diyoruz ki; BİZ KAZANACAĞIZ! Tarım Orkam-Sen 3. Genel Meclisi, yukarıdaki tespitler doğrultusunda önümüzdeki sürece ilişkin mücadele perspektifini belirlemiştir: • Ek gösterge ile ilgili çalışmaların yapılması • Ek ödemelerin emekli aylığına yansıtılması ve eşit işe eşit ücret ilkesine göre çalışmaların yapılması • Hizmet kolumuzdaki unvanların sorunlarına ilişkin unvan bazlı çalışmaların yapılması • Sözleşmeli çalışan işkolumuzdaki emekçilerin kadroya geçirilerek bu tarz güvencesiz çalışma şekillerinin tamamen kaldırılması ve 4/c’den 4/b’ye geçirilen emekçilerin hak kayıplarına yönelik özgün çalışmaların yapılarak konfederasyonumuz KESK’e sunulması • TİS taleplerimize dair özgün bir çalışmanın yapılarak son TİS görüşmelerinde gerçekleşmeyen taleplerimizden dolayı oluşan hak kayıplarımıza ilişkin çalışmanın yapılması • Liyakatli atama yönetmeliği ve adil tayin sisteminin oluşturulmasına yönelik çalışmaların yapılması • Hizmet kolumuzda teknik ve sağlık hizmetleri sınıfında çalışan emekçilerin şoför olarak görevlendirilmesinin iptaline ilişkin sendikal tutum alınarak bir çalışmanın yapılması • TİS sonrası taşra birimlerinde ek ödemelere ilişkin hukuksal kazanımlara idarecilerin keyfi yaklaşımlarının engellenmesine karşı çalışma yapılması • KHK’ların iptali ve KHK sonrası iade edilen emekçilerin hak kayıplarının giderilmesine yönelik idari ve hukuki çalışmaların yapılması • Yaşanmakta olan ekolojik problemlerin çözümü ve ekolojik tahribatlara karşı yerellerde gerçekleşen eylem, etkinliklere katılım ve destek çalışmalarının yapılması • İstanbul Sözleşmesinin yeniden ve aktif şekilde yürürlüğe konulması konusunda sendikal ve hukuki desteğin sağlanması • İşkolumuzda çalışan avukatların özlük haklarına ilişkin mağduriyetlerin giderilmesiyle ilgili çalışmaların yapılması • Sendikal eğitime ilişkin düzenli çalışmaların yapılması • KESK Genel Meclisi’nin ihtiyaçlar çerçevesinde revize edilmesine ilişkin çalışmaların yapılması • 2020 yılı Temmuz ayında yapılan Kamu Personel Seçme Sınavı sonrası Tarım ve Orman Bakanlığı’nda atama bekleyen iş kolumuzda bulunan tüm branşlardaki arkadaşlarımız eski bakanın mart ayında açıkladığı sayılarla hayal kırıklığına uğratılmıştır. Binlerce arkadaşımızın mağduriyeti 21 aydır devam etmektedir. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın acil olarak Mart ayında açıklamış olduğu alımları yapması, ayrıca her geçen gün daha da artan iş yükü altında ezilen kamu emekçilerinin iş yükünün azaltılması için iş kolumuzdaki tüm branşlardan ek atama yapılmasını talep ediyor ve bu konunun takipçisi olacağımızı beyan ediyoruz • Göç ve mülteci sorunlarına ilişkin konfederasyonumuz KESK’le birlikte çalışmaların yürütülmesi