BASINA VE KAMUOYUNA EKOLOJİK YIKIMI DEĞİL! DOĞAYI YAŞAMI ÖZGÜRLEŞTİRELİM KURAKLIK Önümüzdeki aylarda da kuraklık devam ederse “meteorolojik kuraklıktan” daha ileri aşaması olan “Hidrolojik kuraklık -uzun süre devam eden yağış eksikliği neticesinde ortaya çıkan yeryüzü ve yer altı sularındaki azalma ve eksiklikler- gelecektir. Geçen dönemlerle kıyasla yağış oranlarında İç Anadolu Bölgesinde % 59, Marmara Bölgesinde % 61,Akdeniz bölgesinde % 61 ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde % 59 yağışların azalmış olduğu, Barajlar ve göllerde su seviyesinin ortalama %10-30 seviyelerine düştüğü görülmektedir. Küresel kapitalizmin doğa kırım politikaları yanında birde AKP iktidarının rant, talan ve emperyalist yerli/yabancı sermaye çıkarları doğrultusunda doğal alanların bozularak alabildiğine betonlaşmanın artırılması, tarım alanlarının yapılaşmaya açılması, endüstriyel tarımın teşvik edilmesi, RES, HES, JES, organize sanayi tesisleri, taş ocakları, egzoz salınımı, maden sahaları ve kentleşmenin arttırılması sonucu yaşanan ekolojik kırımlar iklim değişiklerine neden olmaktadır. Bu talan anlayışı ülkeyi çölleşmenin eşiğine getirmektedir. İktidar “Paris Anlaşması’nı yani küresel ısınmaya neden olan, bugün tecrübe ettiğimiz iklim krizinin sebebi sera gazı salınımlarının azaltılması ki anlaşmada temel hedef, taraf ülkelerin ulusal katkı beyanlarında yer alan emisyon azalttım adımlarıyla küresel sıcaklık artışını 2 derecenin kayda değer şekilde altında tutmayı başarmak, mümkünse 1,5 derecede sınırlamak ve 2050 itibariyle tüm gezegende karbon-nötr hedefine ulaşmak iken ülkemizde2021 yılında imzalanan Paris iklim anlaşmasından hemen sonra “ZEYTİNLİK ALANLARININ İMARA AÇILMASI KANUNU” Meclise geldi. Bu imzanın amacı sera gazı salınımlarını azaltılmak değil ! Anlaşma kapsamında belirlenen temiz enerji hedeflerine ulaşmasına yardımcı olmak için uluslararası toplumdan 3,1 milyar euro değerinde kredi almak amacını bize gösterdi.2017 yılında kamuoyuna açıklanan “Kuraklık Yönetim Planı”nın uygulamaya sokulmaması felaketlere kapı aralamaktadır. Kuraklıkla ilgili 23 Kanun ve 15 Yönetmelik var ama uygulama yok. İktidar sadece elektrik arzı, kara yolcu taşımacılığı ve konut yapıları sektörlerinde iklim eylemini artırması bile, ülkenin toplam sera gazı emisyonlarını, 2017 seviyelerine kıyasla, 2030 yılına kadar %14’e varan oranlarda azaltarak hâlihazırdaki emisyon artış eğilimini tersine çevirebilir.” Öncelikle atılması gereken adımların başında; Vakit geçirmeden kuraklıkla mücadelede stratejik ve uzun erimli planlamalar yapılmalıdır. Azalan yağışları dikkate alarak susuzluğa karşı önlemlerini almayarak gıda güvenliğini de riske etmesi önlenmelidir.Yağmur dualarına çıkacağınıza kuraklığa, yok oluşa ve iklim krizine yol açan projeleri durdurulmalıdır. Derhal toprak kayıplarının önüne geçilmeli ve her ne adla olursa olsun topraklarımızın yapılaşmaya açılmasına kısıtlama getirilmelidir. Toprak koruma kurulları siyasi otoritenin baskısından kurtarılmalıdır. Yerel yönetimler park, bahçeler için sulamada temiz su kullanımı yerine alternatif çözümler üretmelidir. Su kaynaklarının gelişi güzel kullanımının önüne geçilmeli, ileri teknolojik arıtma tesisleri yaygınlaşmalıdır. Tarımsal sulamada temiz su kaynakları yerine alternatif kaynaklar yağmur suyu biriktirme, arıtma suyu kullanımı gibi yöntemler kullanılmalıdır. Tarım alanlarında yeraltı sularının kullanımını azaltacak bitki desenlerine geçiş yapılması önem arz etmektedir. Örneğin Konya ovasında silajlık mısır ve yem bitkisi yerine yeniden tahıl (buğday) ekiminin artırılmasına dönük önlemler alınmalıdır. Doğrudan ekim ve ülke genelinde basınçlı sulama sistemlerinin kullanımının yaygınlaştırılması sağlanmalıdır. Kapitalist modernite sistemi, ekolojik kırımdan, atmosferdeki gaz birikimden dolayısıyla küresel ısınmadan sorumludur. Dolayısıyla iklimi değil sistemi değiştirmeliyiz. Enerji varlıkları değiştirilerek fosil yakıt yerine yenilenebilir enerji kullanılmalı, ülke sanayisi yenilenebilir enerji kaynaklarının yoğunlukta olduğu alanlara kaydırılmalıdır. Sürekli olarak bozulanın yerine yenisini alalım çılgınlığına bir son verilerek, ürünlerin kullanım ömürlerini arttıracak önlemler ve yasal düzenlemeler yapılmalıdır. 2. yeni gibi projeler geliştirilmeli ve teşvik edilmelidir. Daha az tüketerek, yeniden kullanarak ve geri dönüşüm sağlayacak zihinsel ve pratik eylemselliğin hayata geçirilmesi sağlanmalıdır. Demokratik bir planlama ile gerçek ihtiyaçların karşılanması ve ekolojik dengeye saygı gösterilmeli, doğa anlaşılmalı ve biz insanın da doğanın sahibi değil onun bir parçası olduğumuz unutulmamalıdır.19.01.2023 TARIM ORKAM-SEN MERKEZ YÖNETİM KURULU