İçinde yaşadığımız çağ, doğal varlıkların hızla tahrip edildiği,
ekosistemlerin geri dönülmez biçimde zarar gördüğü, en yıkıcı sonuçların açığa
çıktığı bir dönem. Kapitalist üretim ilişkilerinin merkezine yerleştirilen kâr
hedefi, yalnızca emeği değil; suyu, toprağı, ormanı ve havayı da tüketmekte.
Doğamız; metalaştırılarak, alınıp-satılan, üzerinde tasarruf edilen bir
“kaynak” olarak görülüyor. Oysa doğa bir mülk değil, yaşamın kendisidir.
Rant politikalarıyla tarım alanları yok edilmekte, meralar gasp
edilmekte, ormanların madenciliğe ve inşaat tekellerine peşkeş çekilmekte; su varlıkları
kirletilip ticarileştirilmektedir. Bu
talan sadece ekolojik dengeyi değil, aynı zamanda toprakla, suyla, üretimle iç
içe yaşayan tarım, hayvancılık, su ürünleri ve ormancılık alanlarında çalışan
milyonlarca emekçinin yaşamını doğrudan tehdit etmektedir.
Kırsalda üretim yapmak her geçen gün zorlaşmakta; küçük üretici sistematik
biçimde tasfiye edilmekte, kamusal tarım ve ormancılık hizmetleri piyasa
kurallarına terk edilmektedir. Su ürünleri alanında da kirlilik, kıyı tahribatı
ve iklim değişikliği nedeniyle ciddi kayıplar yaşanmakta; sermayenin çıkarları
doğrultusunda yeniden biçimlendirilmektedir.
Sömürü düzeninin doğal bir sonucu olan İklim krizi,. etkileri her geçen
gün daha yıkıcı biçimde hissettiriyor. Kuraklık, yangın sel, gıda krizi, orman
yangınları ve doğal afetler artıyor. Doğayı metalaştıran ve doğal yaşamı yok sayan
kapitalist üretim sistemi Bu yıkımın arkasındaki en önemli sebeptir.
Bu süreçte en büyük bedeli emekçiler, yoksullar, doğayla ve üretimle iç
içe yaşayan üreticiler ödemektedir.
Tarım Orkam-Sen Kadın Ekoloji Grubu olarak diyoruz ki:
· Doğaya düşman olan hiçbir kalkınma politikası meşru değildir.
· Tarım, hayvancılık, su ürünleri ve ormancılık gibi stratejik üretim
alanları piyasanın değil, toplumun ortak yararı için kamusal denetim altına
alınmalıdır.
· Su, toprak, orman ve mera gibi kolektif yaşam varlıkları sermayeye değil
halka aittir; korunmalı ve toplumsallaştırılmalıdır.
· Çevre mücadelesi; sınıf mücadelesinin, sosyal adaletin ve toplumsal
eşitliğin ayrılmaz bir parçasıdır.
5 Haziran vesilesiyle bir kez daha haykırıyoruz:
Yaşam alanlarımız ranta, doğamız; patronların çıkarlarına kurban
edilemez.
Toprağı, suyu, merayı, ormanı ve üretimi savunmak; yalnız doğayı değil,
halkın geleceğini savunmaktır. Doğayı, emeği ve halkçı üretimi birlikte
savunalım!
Ekolojik yıkıma karşı sınıf dayanışmasını büyütelim.
Tarım Orkam-Sen Kadın Ekoloji Grubu