“Toplu Sözleşme” adı altında 7 dönem, 14
yılda kaybettiğimiz haklarımız için gerçek TİS taleplerimizi yüksek sesle
haykırmak için Tarım Bakanlığı’nın önündeyiz.
Ülkemiz
uzun süredir, ekonomik, siyasal, sosyal fay hatlarının daha da kırılgan hale
geldiği, sarsıntıların, bunalımların her alanda derinleştiği bir süreçten
geçiyor. Vahşi kapitalist sistemin hayat bulduğu her ülkede olduğu gibi
ülkemizde de bu bunalımların, krizlerin faturası hep emeğe, emekçilere
kesiliyor.
Ülkeyi
yönetenler yıllardır sözde farklı farklı ekonomi programlarını hayata
geçiriyorlar. Derviş Programı, Nebati Programı, Nas Programı ...şimdi karşımıza
çıkan en son Şimşek Programı.
Adları
değişse de bu programların tamamı sermayenin, patronların çıkarlarını temel
alan programlardır. Yıllardır hayata
geçirilen orta vadeli programlar, bütçeler ve ne yazık ki TİS’ler emeği ile
geçinenlere dayatılan köleliğe ve yoksulluğa uyum programının araçları haline
getirilmiştir. Dolayısıyla bize göre yıllardır bu ülkeyi yönetenlerin tek bir
programı vardır. O da emeği ile geçinenlere dayatılan ‘bizim yaptığımız
sisteme uyacaksınız’ programıdır.
Bugün kamu
emekçileri olarak çalışanı, emeklisi ile birlikte ailelerimizi de kattığımızda
25 milyonluk devasa bir kitlenin geleceğini yakından ilgilendiren önemli bir
sürecin arifesindeyiz. 2026-2027 yıllarını kapsayan 8. Dönem Toplu Sözleşme
süreci Temmuz ayı ortası itibari ile başlayacak, 1 Ağustos’ta toplu sözleşme
masası kurulacak.
14
yıldır “toplu sözleşme” adı ile sürdürülen bu sistemde kaybeden taraf her zaman
hangi sendikanın üyesi olursa olsun tüm kamu emekçileri ve emeklileri
olmuştur. Çünkü ortada gerçek anlamda bir TİS masası
yoktur.
İktidarın
“sendikamız” dediği bir yapının ‘kraldan çok kralcı’ yöneticileri
ise 7 milyona yakın kamu emekçisi ve emekli adına masaya tek “yetkili” olarak
oturtulmuştur.
Ülkemizin
taraf olduğu ILO sözleşmeleri başta olmak üzere uluslararası sözleşmelerle
tanınan grev hakkımız yıllardır yok sayılmaktadır. Bu sözleşmelerin iç hukukun
üzerinde olduğunu yazan Anayasa düzenlemesi ihlal edilmektedir. Grev hakkından
mahrum bırakan taraflı ve kendi çıkarları için masada yetkili bulunanlardan
emekçiler için hayırlı bir kararın çıkması mümkün müdür? Bunun mümkün olmadığı
geçtiğimiz 14 yılda, 7 kez ispatlanmıştır.
Birileri hala hiç sıkılmadan “tarihi başarı, tarihi kazanım” nutukları
atsa da bugün geldiğimiz noktada kamu emekçileri derin bir yoksulluk,
güvencesizlik ve angarya çalışma ile karşı karşıyadır.
Ancak
bilinmelidir ki bu düzene artık geçit yok! KESK olarak, masa başı satış
protokollerini, “mutabakat” kisvesi altında pazarlanan sefalet sözleşmelerini
tanımıyoruz, tanımayacağız! Çünkü biz; kamu emekçileriyle birlikte, sokakta,
işyerinde, meydanlarda, gerçek ve onurlu bir toplu sözleşme mücadelesi
öreceğiz.
Tarım ve Ormancılık İş Kolumuza Ait İşyerlerinden ve
Üyelerimizden Topladığımız Taleplerimiz;
Mali Haklara İlişkin Taleplerimiz
AYRIMCILIĞIN
ÖNLENMESİ VE KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİNİN SAĞLANMASI
Grevli, gerçek bir toplu sözleşme yasası
yapılmalıdır. Toplu İş Sözleşmesi (TİS)
görüşmelerinde kadın talepleri ayrı bir başlıkta ve gündemle ele alınmalıdır. Aynı
şekilde mutabakat metninde de kadına yönelik maddeler tek başlık altında toplanmalıdır.
İş Kolumuzdaki Kadın Emekçilere İlişkin
Taleplerimiz;
·
Terfi ve kariyer gelişimi liyakate ve kolektif
değerlendirmelere göre belirlenmeli, ayrımcılığa yer verilmemeli,
·
Cinsiyetçi iş bölümü, geleneksel roller eğitim ve
kültürel dönüşüm yolları geliştirilmeli,
·
Çalışan kadınlar 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar
gününde izinli sayılmalı, tüm kadın çalışanlara (adet döngüsü, bakmakla
yükümlü oldukları bireylerin ihtiyaçları vb.) durumlarda sebep
göstermeksizin yılda en az 10 gün mazeret izin hakkı verilmelidir.
· Kadınların iş yerlerinde maruz kaldığı cinsiyete dayalı her türlü şiddet,
ayrımcılık ve mobbingi önleyici mekanizmalar oluşturulmalı, soruşturmaların
başlatılmasında kadın beyanı yeterli görülmelidir.
· Kadın taleplerinin ele alındığı gündem maddesi başta olmak üzere tüm TİS
sürecinde görüşmeleri yürütecek olan Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti ile
Kamu İşveren Heyeti'nde kadın-erkek temsilci oranında, eşit temsiliyet ilkesi
benimsenir ve gereği için düzenleme yapılmalıdır.
· Hamileliğin
tespit edildiği andan itibaren, süt izinlerinin bitimine dek kadınlara nöbet,
saha, arazi, vb. görevler verilmemeli, fazla çalışma dayatılmamalı, analık izni
bitiminden çocuğun ilköğretim yaşına kadar anneye ve babaya ayrı ayrı ücretli
ve devredilemez en az 6'şar aylık ebeveyn izni hakkı verilmelidir.
· Kamuda
üst düzey yöneticilerin %90’dan fazlası erkeklerden oluşmaktadır. Bu uçurumun
giderilmesi, kadınların, yönetim ve karar mekanizmalarında temsiliyetinin
sağlanması için eşit temsiliyet ilkesi temel alınmalı ve bu kapsamda gerekli
düzenlemeler yapılmalıdır.
Buradan tüm kamu emekçilerine, emeklilere
sesleniyoruz.
Sevgili kamu emekçileri, sevgili
emekliler gerçek, evrensel bir toplu pazarlıkla uzaktan yakından hiçbir ilgisi
olmayan garabet sistem devam ettiği sürece yaşadığımız sorunların çözülmesi
mümkün değildir.
Bugüne kadar
‘yetkili’ sıfatı ile masaya oturanların yaptığı yanlışların, eksiklerin
faturasını maaşlarınızda her yıl daha fazla erime, daha fazla yoksullaşma, daha
fazla güvencesizleşme ile ödedik. Ödemeye de devam ediyoruz.
Her iki çalışandan birinin açlık
sınırının altına itildiği asgari ücretin tüm işçiler, emekçiler, çalışanlar
için bir tehdit olarak kullanıldığını görüyoruz.
103 gün boyunca teklif bekleyen, 600 bin
kamu işçisine TÜİK’in sanal rakamlarının bile altında yapılan sefalet
teklifinin sadece onlara değil hepimize yapılmış olduğunu görüyoruz.
Bu nedenle; önümüzdeki
süreci yalnızca bir sözleşme süreci olarak değil, emeğin
haklarını savunma ve sınıfın kolektif gücünü büyütme süreci olarak ele
alıyoruz.
Çünkü bugünün
Türkiye’sinde emeğin,
alın terinin hakkının verilmesi gereken Toplu İş Sözleşmeleri, Asgari
Ücret Tespit Komisyonları ne yazık ki tek bir kişinin iki dudağı arasından
çıkacak kararlara bağlanmıştır. TİS masaları grev yasakları, düşük ücret dayatma, emeğin mevcut
haklarını tırpanlama masalarına dönüşmüştür.
Şimdi,
çalışanları, emekçileri karşı karşıya getirmeye dönük böl-parçala-yönet
oyunlarını boşa çıkarma, Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz
diyerek omuz omuza verme vaktidir.
Bunun için sefalette değil, refahta birleşinceye kadar kamu
emekçilerinin, asgari ücretlilerin, emeklilerin, çiftçilerin, gençlerin yanında
olmaya, emeğin birleşik mücadelesini büyütmeye devam edeceğiz.
YAŞASIN TARIM ORKAM-SEN
YAŞASIN KESK
YAŞASIN ÖRGÜTLÜ MÜCADELEMİZ