Halkın AKP iktidarına ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’a olan öfkesinin direnişe dönüştüğü Gezi eylemlerinin ilk gününden itibaren biz kadınlar da kent merkezlerinde, caddelerde, sokaklarda, parklarda özgürce ve eşit bir biçimde var olmanın mücadelesini verdik. Kadınları aileye, evlere mahkûm etmeye çalışan, kamusal alanları erkeklere ait kılan patriarkal sisteme karşı çıktık. Kürtajı fiilen yasaklayan, ne giyeceğimizi nasıl yaşayacağımızı kaç çocuk doğuracağımızı söyleyen, erkek şiddetini besleyen, kadını esnek, güvencesiz ve ucuz emeğin kaynağı olarak gören, LGBTİ+'lar üzerindeki baskıları artıran AKP hükümetine karşı yaşam alanlarımıza sahip çıkmak için direndik. Direnişin sürdüğü sokaklarda kendimizi daha güvende hissettik. Bu güveni korumamız gerektiğini düşündüğümüz için de direniş boyunca parkları da, geceleri de, sokakları da, barikatları da terk etmedik. Gezi Direnişinde bu kadar çok kadının direnişin içinde yer alması birikmiş bir öfkenin göstergesiydi. Kadınlar her yerde olduğu gibi, Gezi direnişinde de isyana ses verdi. "Küfürle değil, inatla diren!" diyen kadınlar olarak, İktidara geldiği günden bu yana erkek egemen sistemin her türlü argümanını kullanan siyasi iktidar ve her geçen gün pervasızlaşan AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından Gezi eylemlerine katılanlara karşı kullandığı cinsiyetçi dili kabul etmiyoruz. Emeğimiz, bedenimiz, kimliğimiz üzerinden geliştirilen her türlü saldırıya karşı mücadelemizden geri adım atmayacağımızı bir kez daha söylüyoruz. Milliyetçi, tekçi, dini siyasallaştıran, mafyatik, kadın düşmanı, homofobik politikalarınızla, tutuklama ve gözaltlarınızla Gezi'yi itibarsızlaştıramazsınız. Gezi umudun direnişin simgesidir. Bu direnişin meşruluğunu çarpıtmanıza ve küfürlerinizle yok saymanıza izin vermeyeceğiz. Biz kırmızılı, morlu, bütün renkleri bürünen ve umudu kuşanan kadınlar olarak; KÜFÜRLE DEĞİL, İNATLA DİRENMEYE DEVAM EDİYORUZ. KARANLIK GİDER GEZİ KALIR!